22 Mart 2008 Cumartesi

ESHAB-I KEYF YAŞADIKLARI DÖNEM-MAĞARA NEREDE?

Tefsirciler ve tarihçilerin çoğu Eshab-ı Kehfin, Hazret-i İsa'dan hemen sonra yaşadıkları kanaatindedirler. Yine İslam alimleri, gençlerle ilgi şu bilgileri vermektedir. İsimleri; Yemlihâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernuş, Debernuş, Şâzenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmîr. Yaşadıkları şehrin ismi Efsus'dur ve putperest hükümdar Dakyanus'un zamanında mağaraya sığınmışlar ve mümin hükümdar Teodüs'ün zamanında da uyanmışlardır.
Uyudukları mağaranın yeri konusunda ise birbirinden çok farklı nakillerle karşı karşıyayız. İspanya'da; Kurtuba şehri civarında bulunan Cinanu'l verd'de, Şam civarında Belka'da bulunduğunu iddia edenlerin yanısıra Tarsus, Efes ve Elbistan olduğunu söyleyenler de vardır. Yer tayinlerinin çoğunun Anadolu'da yapıldığı gözönüne alınacak olursa bu kutlu gençlerin Türkiye sınırları içerisinde yaşadıklarını düşünebiliriz. Bu nedenle Anadolu'daki 3 yerle ilgili bilgilerimizi mütalaa edelim. Anadolu'da mağaranın yeri için üç adres verilmektedir. Bunlardan Efes'te olduğu iddası hıristiyanlara aittir ve mağaranın giriş yönü de, şekli de Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdiklerine uymaz. Sahih bilgilere en uygunu Tarsus'taki mağaradır. Fakat, Elbistan'daki mağaraya dair kayıtlar çok ilgi çekicidir. Efsus, eski adıyla Yarpuz, bugün Kahramanmaraş'a bağlı Afşin ilçesindedir. Bu çok eski ve tarihi şehrin adı Arabisus idi. Bu kelime, zaman içerisinde çeşitli toplulukların lehçelerine göre Arbsus, Arabsus, Ebsus ya da Efsus şeklinde telaffuz edilegelmiştir. Buraya Türklerin Obruk dediklerini de biz tespit etmiş bulunuyoruz. Divan-ı Lüğati't Türk'te yer alan bu kelimeyi Kaşgarlı Mahmud; "yere batmış, ortasında su bulunan dağ parçası" şeklinde izah eder ki, Afşin'deki mağarada bu özellikleri buluyoruz. Ülkemizde çok sayıda olan obruklar, yer altından akan suların gözleri gibidirler. Türkler, yazın peynir ve yağlarını muhafaa ettikleri serin dağ yarıklarına ve mağaralara da obruk derler. Ünlü gezgin Ali b. Herevi'nin el yazması eserinden öğrendiğimize göre; bu zat, 560 H'de İstanbul-İznik-Seyitgazi-Konya yoluyla Obruk'a gelmiş ve burada Eshab-ı Kehf'e izafe edilen mağarayı inceleme imkanını bulmuştur. Gözlemlerini şu şekilde ifade etmektedir; "Obruk, Anadolu'da etraftan gelenlerin ziyaret ettikleri bir yerdir. Söylendiğine göre; Hazret-i Ömer b. Hattab'ın oğlu Ebû Ubeyde'nin meşhedi de burada imiş. Ben burasını görmeye azmettim. Obruk, bir dağın eteğindedir. Bir kapıdan girilip yer altından yüründükten sonra geniş bir yere çıkılır. Burası, yere batmış bir dağ görünümündedir. Yukarıdan gökyüzü görünür. Ortasında küçük bir göl vardır. Etrafını Rum çiftçilerin evleri daire gibi çevirmiştir. Bunların tarlaları dışarıdadır. İçeride bir kilise ve bir mescid vardır. Eğer ziyaretçi müslüman ise mescide, hıristiyan ise kiliseye götürülür. Buradan geniş bir mağaraya girilir. Mağarada, vücudlarında kılıç ve kargı izleri bulunan cesedler vardır. Üzerlerinde pamuklu elbiseler bulunan bu cesedler, sanki hayatta imişçesine hiç değişmemişlerdir. Bir köşede, arkalarını duvara vermiş dört kişi daha gördüm. Bunlardan birisi çocuk, birisi esmer bir erkektir. Bu erkek, pamuktan bir aba giymiş müsafaha ediyormuş gibi eli açık olan kolunda çocuğun başı vardır. Yanında, bir darbe ile üst dudağı yarılmış, dişleri meydana çıkmış bir erkek daha vardır. Bunların hepsi sarıklıdır. Burada gördüğüm bir tabutun içerisinde bir kadın vardır ki; memesi kucağındaki çocuğun ağzındadır. Arkalarını duvara dayamış beş kişi daha gördüm.. Yüksekçe bir yerde gözüme ilişen bir taht üzerinde on iki erkek cesedi daha vardı. Bunlardan birisi, el ve ayakları kınalanmış bir çocuktu. Bana, bunların cihad için buralara gelen Hazret-i Ömer'in oğlu Ebû Ubeyde ve ailesine ait olduğunu söylediler." Abdullah b. Abbâs hazretlerinden gelen kayda göre Eshab-ı Kehf'in mağarası Efsus'tadır. Bu kutlu gençlere zulmeden hükümdarın ismi, kaynaklarda Dakyanus veya Dakyüs şeklinde geçmektedir. Uyandıkları zaman karşılaştıkları hükümdarın adı ise Teodüsyüs'tür. Dakyus Roma imparatorudur. Teodüsyüs ise, Roma ikiye bölündükten sonraki Doğu Roma (Bizans) imparatorlarından birisidir. Ne var ki, putperest olan Dakyüs, Anadoluyu hiç görmemiştir. Hükümdarlık yaptığı iki sene boyunca Kuzey Avrupada savaşmış ve burada öldürülmüştür. Eshab-ı Kehf'in Anadolu'da yaşadığı kesin olduğuna göre gençlerin karşılaştıkları Dakyüs, o zamanki Roma idari sistemine göre bir imparator gibi imtiyazlara sahip bir eyalet valisi olmalıdır. Hazret-i Ebubekr'in hilafeti sırasında Bizans imparatoruna elçi olarak gönderilen Ubade, Anadoludan geçerken Eshab-ı kehf'i ziyaret etmiştir. Abbasi halifelerinden el Vasık billah da, Muhammed b. Mûsâ isimli birisini, Eshab-ı Kehf'i tetkik için Anadoluya göndermiştir. Yine Ali b. Yahya isimli İslam ordusu komutanlarından birisi, bir sefer dönüşünde Eshab-ı Kehfin uyudukları mağarayı incelemiş ve gördüklerini detaylı bir şekilde nakletmiştir. Özetle söylemek gerekirse İslam alimleri, tarihçiler ve gezginler, Eshab-ı Kehfin Anadolu'da olduğunda hemfikirdirler. Ama Anadolunun neresindedir? Tarsus'ta mı, Afşin'de mi? İlim adamlarımız meseleyi berraklığa kavuşturacak ciddi bir araştırmaya henüz yönelmemişlerdir. Böyle bir çalışma başlatılırsa, bu kutlu gençlerin 309 yıllık uyku mekanı kesin olarak tesbit edilebilecektir. Eğer böyle bir bahtiyarlık bizlere nasip olacaksa, İmam-ı Rabbani hazretlerinin şu sözlerini hatırlayarak ziyaret edeceğiz onları; "Eshab-ı Kehf, bir güzel iş yapmakla, yüksek derecelere kavuştu. Bu işleri de; din düşmanları her tarafı kapladığı vakit, kalplerindeki imanı korumak için başka bir yere hicret etmeleri idi. Dünyanın bugünkü halinde, Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine uyanlar ne kadar bahtiyardır. Bugün ona iman edip az bir ibadet yapmak, sanki düşman saldırıp her tarafı kapladığı zamanda, askerin az bir hareketinin çok kıymetli olmasına benzer. Barış zamanında askerin bundan kat kat fazla çalışması böyle kıymetli olmaz." Kaynak :Ahmet SARBAY (Biyografi.net)

Hiç yorum yok: